Posts

Showing posts from October, 2007

dark side of the sea -yedi-

üzgün..güz günü..alıngan..almaya meyilli dünyanın tüm acılarını..işlemediği suçtan mahkum her masum gibiydi..ne eksik ne fazla..yine de akıllanmaz yetinmez asla..eli zayıf oturmuş poker masasına..elinde sahte okey var..masalar karışmış..ahlak masasında fuhuş yapıyor doğu bloğu beyaz tenlileri..narkotik masasında uzun ince kokain yolları.."bana haşhaşi cenneti yolları..sana kurşunlar" diyor yolu kaygıdan geçen biri..dinlemiyor kara kaplumbağası onu..eve saklanıyor..sesten rahatsız olmuş gibi..başa dönüyor cd..birinci şarkı ile üçüncü şarkı karışıyor..akıllı, bodur prodüktör buna maksi single diyor..maksimum yalnızlık değil mi bu? yalan beyanda bulunmak serbest..dördüncü murat vicdana geldi..mey ile tütün de serbest..es rüzgar es..dört tarafı duvar otogar yakın nasıl olsa..ilk otobüs maziye..sonrakini bekle..muavine gül, kolonyanın fazlasını kap..şöföre gül, bayan yanı otur..bayana gül, alsın canını hiç acıtmadan..levrekten kılçık temizler gibi..kılçığını as ipe..kurusun..aranı...

sen giderken

Durdum baktım arkandan sen giderken Bana bir hoşça kal bile demeden giderken İnsan neler duyar anladım o zaman Can alıp başını bedenden giderken           Ataol Behramoğlu

19 NO.LU SONNET

Yalnızca benden kaçma yeter Boş sözler de etsen duymak istiyorum seni Sağır olsan gönlüm sözlerini ister Dilsiz olsan gördüğünü. Kör olsam, seni görmek isterdim Sen yanımda yol gösterici oldun Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı 'Bırak beni yaralıyım' desen de boşa Görevden dönülmez, yalnızca ertelenir Başka bir yerde değil, yalnızca burada Bilirsin özgür değildir gereksinilen kimse Gönlüm her şeyden önce seni ister Biz de diyebilirim, ben yerine. B. Brecht

beklemek

- Gerçek bir "feyk"amber'e - uzun zaman önceydi..86 ya da 87 yazıydı sanırım..çocuktum, sayılarla işim olamayacak kadar hem de..hemen çaprazında kanalizasyon akan sokağın başında durmuş gözümle gece karanlığını delmeye çalışıyordum, iki kadeşimle birlikte..annem gece vardiyasına gitmiş, bizi birbirimize emanet etmişti..ama babam gelecekti..hem de yeni aldığı mavi renkli station wagon ford'uyla..arabaya dair bildiğim iki şeyden biriydi mavi olması..ki gece karanlığında ışıksız sokakta gerekli yardımı yapamayacak özelliğiydi bu..diğeri yuvarlak farlara sahip olmasıydı..kardeşlerimle beraber yolu gözlemeye koyulduk, bir dakika bile gözümüzü ayırmadan..her gelen yuvarlak farlı arabada umutlarımız güçleniyordu, gelip geçene kadar önümüzden.. selamsız bandosu gibi evimizin reis-i cumhurunu bekliyorduk sanki..her gelip geçen araba umutlarımızı da götürüyordu..ona ihtiyacımız vardı ve o hala gelmemişti..merak korkuya, korku çaresizliğe dönmüştü..hangimiz diğerine değse sici...