Posts

Showing posts from December, 2007

dark side of the sea -on-

bir adet mp3 player yeterlidir hayatı şarkılarla tanımlamak için..kurgu olduğu fazla belli olmasın diye shuffle mode on durumuna getirilir ve yola koyulunur..halbuki listeyi hazırlayan da sizsinizdir (konu ile alakalı gbkz için god is a dj )..her neyse..yola koyulunur..ilk adımla birlikte müzik duyulmaya başlar..yolda hazırlıksız yakalanmışsınızdır..yağmur bastırır birden..damlalar yüzünüzü kırbaçlarken rüzgarın da etkisi ile travis den why does it always rain on me çalar..pek bi manidardir..sonra yağmur kesilir, toprak kokusu yayılır etrafa..ciğerleriniz temiz hava ile dolu ama ruhunuz boştur.mp3 durur mu yapıştırır cevabı: manic street preachers empty souls .. yürüyüş çok uzun sürer..tahmin edilenden çok..arada pentagram yorumu ile uzun ince bir yol çalar..nereye gideceğinizi bilmiyorsunuzdur..imdadınıza bir şarkı daha yetişir.. the mamas and the papas dan flowers in your hair ..güzel bir huzur kaplar içinizi..seversiniz içinde yaşadığınız şehri nedensizce..tarihine saygı duyas...

dark side of the sea -dokuz-

yürüyor çarpık adımlarla rüzgara karşı..soğuk bedeninin bir ucundan girip iç organları donduruyor..sonra çıkıp gidiyor..belki de siktirip gidiyor..o an anlayamıyor bunu..idrak edemiyor..yolda bedenler çarpıyor koluna bacağına..tanınmadık kadın bedenleri..uzuvlar yapışıyor..bırakmıyor peşini, en gereksiz hatıralar gibi..acı yanları gibi geçmişin..geçmişin gölgesinde bir adam orta oyunu sergiliyor..sönmeye yüz tutmuş sokak lambasının cılız ışığında..bıy bıy diyor gür sakallı ana karakterlerden biri..manalı geliyor bu cümle ona..kulağına çarpan tüm diğer sevgi dolu kelimelerin aksine..kaldırıma vuran aksine bakıyor ardından..kendi boyundan kısa bu gölge..aslı yürürken duran bir gölge..reddediyor hareket etmeyi bu karaktersiz bedenle..ruhsuz, arsız, vicdansız, düşüncesiz, kimsesiz bu bedenle..cebinden çıkardığı fenerle öldürüyor gölgeyi..oyalı, kök boyalı mendili ile delillerden temizliyor bölgeyi..delilerden o anlıyor, konuşuyor onlarla..kendi ile.."nasılsınız" diyor.."iyiy...

dark side of the sea -sekiz-

baş ağrısı..dayanılmaz..matkap verseler eline, gözünü dahi kırpmadan öldürecek tüm beyin hücrelerini..çocuk! sus artık..bağırma..kıvranma acıdan odanın bir ucunda..ucunda ölüm yok ya..tüm ağrı kesicilerden kokteyl yap kendine, şemsiye ile limonu unutma..misket limonu kullan mutlaka.. biraz da alkol ekle ki ortam şenlensin..sağ yanından giren ağrıyı alsın..götürsün kimsenin gitmek istemeyeceği arka mahallelere..mahal vermesin bedenin zayıflığı ruhun yenik düşmesine..dik dur..ur değil ki kafandaki..uğur getirsin diye kafana konmuş talih kuşu sanırım bu..biraz semirmiş sadece..ağrı ondandır..ondan geriye doğru say..say ki güzelleşsin herşey..önce buna inan..10,9,8..fişini bekleyen priz..7,6,5..buzhanede unutulmuş leş..4,3,2..hayat eğlenceli değil ki.. ve 1..açık bir kapı bul, kapat peşinsıra içine gir!

runaway train

farkındayım: bir insan asla bir açıklamada bulunmadan bırakıyorsa birini, o bitiş, bir nükleer patlamadır ve radyasyon bulaşır bütün gerçek sevenlere! sen ne zaman istersen saldır: silahım yok benim! sen ne zaman istersen saldır: benim ellerim yukarı! sen ne zaman istersen saldır: ben yalnızca ve yalnızca sevdim! sen ne zaman istersen saldır: tekrar ölmez ölüler! sen ne zaman istersen saldır: ölme hususunda ben de sana yardım ederim! sen ne zaman istersen saldır: bak, yanılmamışım işte duyarlıymışsın senin reddetmene rağmen o zamanlar benim savunduğum gibi, hiç değilse saldırabilecek kadar duyarlıymışsın sana çok teşekkür ederim! K.İskender