dark side of the sea -dokuz-
yürüyor çarpık adımlarla rüzgara karşı..soğuk bedeninin bir ucundan girip iç organları donduruyor..sonra çıkıp gidiyor..belki de siktirip gidiyor..o an anlayamıyor bunu..idrak edemiyor..yolda bedenler çarpıyor koluna bacağına..tanınmadık kadın bedenleri..uzuvlar yapışıyor..bırakmıyor peşini, en gereksiz hatıralar gibi..acı yanları gibi geçmişin..geçmişin gölgesinde bir adam orta oyunu sergiliyor..sönmeye yüz tutmuş sokak lambasının cılız ışığında..bıy bıy diyor gür sakallı ana karakterlerden biri..manalı geliyor bu cümle ona..kulağına çarpan tüm diğer sevgi dolu kelimelerin aksine..kaldırıma vuran aksine bakıyor ardından..kendi boyundan kısa bu gölge..aslı yürürken duran bir gölge..reddediyor hareket etmeyi bu karaktersiz bedenle..ruhsuz, arsız, vicdansız, düşüncesiz, kimsesiz bu bedenle..cebinden çıkardığı fenerle öldürüyor gölgeyi..oyalı, kök boyalı mendili ile delillerden temizliyor bölgeyi..delilerden o anlıyor, konuşuyor onlarla..kendi ile.."nasılsınız" diyor.."iyiyim..ya siz?" diyemiyor..bir kez olsun.."iyiyim" diyemiyor..iyi değil..biliyor..
Comments