Posts

Pisi

 Miyav! Cılız bir ses yükseldi kocaman binaların arasından. Normaldi. Küçük bir kediydim ben. Ama cidden küçücük. Bir masa tenisçisinin avuç içine sığacak kadar küçük. Kaç günlüktüm bilmiyorum ancak fazlasıyla kaşınıyordum. Etimi ısıran onlarca dişin kime ait olduğunu çok sonradan öğrenecektim. Acı bir şekilde. Gözlerimi açtığımda ilk iş annemi aradım. Yaşamın devamı için anne mühim, her şeyin kaynağıydı o. Kafamı hafifçe kaldırdım ve baktım etrafa çaresizce. Etrafta çeşit çeşit renkte bir sürü kedi vardı ancak hiçbiri annem değildi. Üstelik sadece ben onları gözlemlemiyordum, onlar da bana garip bir hisle bakıyorlardı. Yemeklerine ortak olacak değildim. Demiştim; küçüktüm bunun için. Henüz cinselliğimi de keşfedecek yaşta değildim. E peki neydi bu öfkenin temeli? Korktum. Yünden bir top gibi içime çekildim. O ara tüylerimi fark ettim, pek güzelmiş. Yalayıp temizlenmeye koyuldum. Kendimi kaybetmiş olmalıyım temizlik sırasında başımda bir karaltı ile kendime geldim. “Sen yenisin s...

Mavi Dönem Denemesi

 Duştan çıktığımda bambaşka bir dünyaya açılmıştı sanki banyonun kapısı. Tanımadığım ama az biraz fikrimin olduğu bir dünyaya dalmıştım istemeden. Şeye benziyordu. Neydi, neydi?...Hah! Belinda! “Atıııııııf” diye bağırdım. 80’den beri sessizce bağırıyordum göğe yükselerek. Sesim zamanla daha cılız çıkıyordu. E kolay değil bu yolculuk…Bir ara kendimi tanrı sandığım bile olmuştu veyahut en azından oğlu. Bir süre yolunda giden ilişkimiz bozulduğunda şunu demiştim kendisine, gökten daha göklere: "Yürümenin böyle bir şey olduğunu bilseydim, bacaklarımı keserdim." dedi, bacaklarını bıçakla doğrarken. Cümleye sakin girebilse çok daha aklı başında davranacağını düşündüğümden elimdeki sözlüğü gırtlağından içeri soktum. Boğuluşunu izlemek eğlenceli değildi. Çarmıha gerilmiş gibi gergin duruyordu karşımda. Etten bir gergef, çırpınan bir yaraydı. Az biraz yer kalmış ağız boşluğundan kelimeler yuvarlanıyordu yere. Böyle durumlarda, kelimeler yuvarlanırdı genelde. Veyahut sürüklenirdi. Yi...

Bu Senin Suçun Değil ya da Yaşamın Devamlılığı Üzerine

Perdede salınan bir akis. Bir kedinin ya da bir kadının, bilinmez. Çıplak bir gözle görülmez. "Senin kedin yok ki!" cümlesini ilk önce -belki de tek- yalnızca kedisi olmayan üstüne alınmaz. Yüksek hadi belki de gök tavanlı bir odanın ortasından sarkan perde. Rengi loş, ışık koyu kırmızı. Tam tersi çok daha olası. Odanın ortasından sarkan perde bir kancayla tavana asılmış, yakışmış da bence. Pencere açıklığınca dans ediyor. Derinden geliyor ses duvarlardan seke seke; ezgili bir Ortadoğu, ortadoğusuz bir ezgi. Uzaktan izlenmeli, dansını müziğin sonuna denk getirebilmeli... Çok pahalı yaşamaklar üzerine konuşmaklar. Kelimeler kağıtta ucuz, kalmaz ise yarına, haftaya, yıla, asıra. Hafızasız bir güruha mürekkep kanasan ne fayda. "İşte bu!" diye bağıran peştemalli bir Egeli; "Buldum!" diyenden önce girdi mahalleden içeri. Diğeri cevval, diğerinin çevresi genişti. Onun lafı kaldı bize, bir iki sırt sıvazlaması düştü hemen sahiplendiğimiz bizimkine. Dans ediyo...

Niki Lauda Değilim Ben

Bugün öğle yemeğine tek başıma inişimin kaçıncı günüydü, hatırlamıyorum. Merdivenlerden inerken son bir umutla etrafıma baktım ama nafile. Yemekhaneye girmeden evvel şen kahkahaları, sohbetleri duyabiliyordum. Acıktığımı unutmuştum bile. İçeri girdim ve yemeğimi alıp sessizce en uçtaki masaya oturdum. Tek başıma. Lapalaşmaya yüz tutmuş çorbaya kaşığımı sallarken kafamı hafifçe kaldırıp kısa bir süre izledim diğer masaları. Neşeli yüzler gördüm. İtalyan, İspanyol filmlerinde rastlanan gürültülü cümleler duydum. Yalan söyleyemem, çok kısa bir an üzüldüm. Sonradan yemek yemeye gelen hiç kimse yanıma oturmak istemiyor, diğer masalara fazladan bir sandalye çekiyordu. Çorba soğumuştu çoktan. Hızlıca tabldotta kalan diğer şeyleri bitirip, yerime geçtim. İşimin başına. İşimde iyiydim, bunu biliyorum. Bunu herkes biliyor. Saçma sapan bir yerden geldim bu şehre, okumak için yıllar önce. Ardımda bana bir daha yardım etmeyeceğini bildiğim ailemi geride bırakarak. Sürekli çalışmak zorunda kaldı...

Git

Şimdi iyi olurdu şöyle sessiz bir gidiş Trak gelir bir trake solunumu başlangıcı Dönüşüm! Evet, dönüşüm Kırvılmış yatağın ucu- yanan yıllanmış mektup- Derisini çoktan dökmüş belgesel sevicisi Mıy mıy sesli, uyur gibi şarkıcılar kadın Hayır, aynı zamanda adam Parantezinde cinsiyetçi (Dil bilgin de!) Kahkahalar yükseliyor göğe masalardan O uzak ülke masal                              (l)arından Gidilebilen yolların dönüşü tehlikeli Çevirme var, evrilme çoktan Sürekli bir fırtına hali sessizlik İstenç dolu, taşayazan huşu hali Dili hatırlanmayan, yok olmuş mede-                                                             niyetlerden baki kabalık Bu kalabalık! Hücrelerimde raks, rindlerin sıralı tam listesi geçişi akşam Bu akşam! Por Una Cabeza K...

Arabayı Çalıştırmam Lazım

Boktan bir sonbahar günüydü. Eminim buna, geçtiğimiz haftaydı. Son üç yılın berbat oluşu kadar açıktı her şey. Üstü de açılmıştı biraz. Üşümesin, örttüm. Aman da ne güzel görevimi yaptım. İçimi kemiren kurt ile oturdum karşısına. Eli ile işaret etti. Yürümekle koşmak arası bir şey vardır ya ihtiyaç duyulduğu anda, öyle gittim yanına. Öptüm yanaklarından. Tanıdık yanaklarından. Tanıdık kalsın istediğim yanaklarından. Çökmüş avurtlarına gizlenmiş yanaklarından. Ah o eski halinden! öptüm. - Efendim baba? - Ayağa kaldır beni. - Neden? - Kaldır sen. Arabayı çalıştırmam lazım. Gözlerine baktım. Hepimizden canlı ve inan olsun hepimizden istekliydi. Gözlerinden, feri sönmüş kendi gözlerime baktım. Gördüm; Kore'nin iki ayrı yakası halimiz. "Olmaz baba, kaldıramam seni, umudunu, isteğini, özlemini. Ama deneyeceğim." İçimden bunları mı dedim tam olarak, elbette değil ama doğrulduk beraber. Sonra eğildik...beraber. Gece boyunca yüzümü tarayan eli sakince yere indi. Tuttuğu...

Rap şarkısı sözleri denemesi..punch'ımı tat!

Makro iktisatları Mikro matbuatları Füruat ve future ile geçer sefil hayatları.. Bayat kadim traktör ve tekerleği  hasarlı İlçesi mi bir yerlerin yoksa hayal Alaplı Kıyamette gülmek için ölmek lazım hep birlikte Pornocunun memeleri hep mi aynı irilikte Multi medya lafı n’oldu? Aklım kaldı 2000’de Bir kelime bir işlemmiş, sanki pek de sikinizde Umursadım, hayır sandım, sandığım-dan-tel çıkardım Evde kaldım, şimdi yattım, Uykusuz’dan bir cilt aldım Erdil n’aber, rengin attı. Mizahına kim, ne yaptı? İçkin neydi, hap gök mavi. Para sana ruhu kattı. Düşünmezdim böyle şeyler, aklım gider hep derine Garip akımı diyorsan ikamesi yok yerine Mikado’nun çöpleriyle oynar aylak bakkal şimdi Benim güzel, sakin ruhum hangi gündü, uçtu gitti.