Posts

Showing posts from January, 2007

EFLATUN’UN KULAKLARI ÇINLASIN

Geçmiş, gözlerimin önünden yağlı, kirli bir kıl topağı gibi geçiyordu epeydir.. Başta nedenini kavrayamamıştım. Çocukluğum, melankolim kısa film festivali tertiplemişti sanki ve ben her filmi onlarca kez izliyordum usanmak, uslanmak nedir bilmeden. Meğer uzayan saçlarım dökülmüş yüzüme. Yıkanmamış, keçe gibi, rüzgara karşı dahi direnen kıllar örtmüş önümü.. O kadar ki gittiğini bile anca anlayabilmiştim. Demek artık yıkanma,arınma zamanı gelmişti pasaktan, içi boşaltılmış aşktan.. demek istediğimi yiyebilir, istediğimi 15 dakikalığına sevebilirdim artık..ama.. yapamadım! Sen yokken seni hiç düşünmedim diyemem, ben vardım ya senden arta kalan.. Sen yokken ben hiç üşümedim diyemem, sen vardın ya Şubat soğuğunda göğüs kafesimi açıkta bırakan.. Bir yere gittiğin yoktu aslında. Hep bir adım hep bir adam önümde veya arkamdaydın.. Bir oyun oynuyorduk ama sen daha kuralları bile bilmiyordun. İşin aslı oyunu hiç umursamıyordun.. Önüm arkam sağım solum sendin ama saklanmıyordun. Ya ben seni görü...

DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLE İSE WARUM?*

Image
Düşünüyordum…Öylece…Hiçbir şey yapmadan. Önümde; şöyle ucuzundan bir paket sigara, çok kullanılmış bir çakmak ve plastik bardakta önceki günden kaldığı hayli belli olan katran karası çaydan oluşan az aksesuarlı masa ve hiç tanımadığım, tanıyıp da anlamadığım onlarca kişinin içinde. Düşünüyordum sadece… Sistemsiz, istemsiz öylece, saatlerce… Kimsenin bilmediği yerleri düşünüyordum. Sonra, -eğer varsa- orada yaşayanları ve yaşadıkları yer hakkında orayı bilmeyenlerden daha mı çok şey bildiklerini düşünüyordum. Aynı akıbeti mi paylaşıyorum ki ben onlarla? İçinde var olmaya çabaladığım bu metropolümsü şehir hakkında daha dün Haydarpaşa’dan, sıkıntılı bir yolculuk sonrası, şehre giriş yapmış ve ilk gelişinin heyecanını valizinden çoktan çıkarıp rehber diye ceketinin cebine sokuşturmuş “herhangi bir yer”liden daha mı fazla bilgiye sahiptim sanki? Yaşadığım şehir büyük. Yaşadığım şehir gereksiz ayrıntılarla dolu. Bildiğim; çocukluktan beri bir şehir bu yaşadığım. Burayı tasvir için bir be...

o geri geldiğinde

Image
O gittiğinden beri bekliyordu. Gidişinin yarattığı boşluk kapladıkça odayı, hasreti daha da bileniyordu. O’nun terk ederken tüm söyledikleri bir bıçaktı ve kafasının içinde sağlıklı kalan birkaç düşünceyi de yontuyordu sanki. Akıl sağlığını iyiden iyiye kaybetmişti ve kendini o geri geldiğinde yapacağı zehir zemberek konuşmaya hazırlıyordu. Nazım gibiydi hasretliği. Omuz başı o gittiğinden beri boştu, acıyordu. Doğaldı. Çünkü gitmesin diye elini sıkıca kavramıştı o’nun. Ama o, daha dirayetliydi, söküp götürdü hem sağ kolunu hem kara ufacık bedenini. Bedeniyle beraber bavula özenle yerleştirilmiş anılardan, ortak geçmişten bahsetmek bile istemiyordu. Güzel günlerdi onlar ve tüm iyi şeyler gibi fotograf albümlerine hapsolmaya mahkumdu…Bekliyordu…Gelecekti bir gün. “Geldiğinde iyi olmalıyım. Fark edebilmeli onsuz da ayakta durduğumu” diye düşündü. Ancak düşüncelerini uygulayacak isteği belli belirsizdi. Çaba sarf etmek, hem de kendi cinsinden olmayan biri için basitlikti. Kendi için ise b...

HALETİ RUHİYE

Image
“ Kimseye etmem şikayet Ağlarım ben halime Titrerim mücrim gibi Baktıkça istikbalime ” Beynimim yakından bakılınca görünen bir köşesinde dönüp duruyor bu dizeler..Günlerdir. Kaldırım taşlarının oyuklarından doğru eve gitmeye çalışırken dudaklarımdan dökülüveriyor melodisini de sürükleyerek peşi sıra. Hava çok soğuk oluyor bazen burada. Sözcükler daha ağzımdan çıkar çıkmaz donup düşüyorlar yere. Daha geçen hafta sonu aldığım yepyeni paltomu kırıştırmak pahasına eğilip topluyorum onları özenle. Oysa üstüm başım kırışmasın diye toplu taşıma araçlarında dahi oturmam normalde. Ama bu özel bir durumdu sanırım. Kelimelerin kafamda dönüp durmasının bir anlamı olmalıydı…Topladığım sözcükleri nasırsız, soğuktan iyice gerilmiş ama hala küçük avucuma koydum. Bir kısmı avucuma sığmadı haliyle. Bazılarını elemeliydim. Kaçınılmaz bir durumdu bu. Bazı seçimler yaparak hayatına devam etmek istersen, arkanda bırakıp gittiklerin olacak ve sen onlara bir daha dönüp bakmayacaksın bile. Ya da örneğin tespih...

SUSUZLUK

Her zamanki gibi çalar saati beklemeden uyandığımı zannettim rahat yatağımda. Ama gece kabus görmüş olmalıydım ki rahat değildim. Her yanım ağrıyordu, ruhum da daralmıştı. Gözlerimi ovuşturup, pencereden ayın kayboluşunu izleyecektim ki öylece kalakaldım. Ortada ne pencere vardı ne de kaybolmakta olan bir ay. Güneş yüzümü yıkıyordu ve hatta sabahın erken saatleri olmasına rağmen yüzümü yakıyordu. Sabahın erken saatleri olduğuna emindim çünkü önceki gün yine 9 dan önce uyumuştum. Çalışma günlerimde sosyal yaşamı öldürme pahasına uyku düzenime çok dikkat ederdim. “Aferin”di bana… Rahatsızlığım iyice artmıştı. Yastığımı biraz daha kabartıp işe gitmeden önce biraz daha uyuyayım dedim. Elimi attığımda çatlamış toprak parçası doldu tırnaklarımın içine. Yatağım da aynı kurak, sarı-kahverengi topraktı. Odamda uyanmadığımı anlayacak kadar zekiydim. Kalktım. Üstümde bir tişört ve şort vardı, buna rağmen terliyordum. Yüzümü tişörtüme sildim. Etrafa göz gezdirdim. Gözümün ilk seçebildiği küçük, ka...

girizgah

Image
En sonunda bir sayfa var artık elimde, istediğim gibi doldurabileceğim.. Ayrıca tanımlamalara gerek yok.. Yalnızca sayfa bu..Bildiğin "sayfa".. yazılar olacak, ama günlük niyetine kullanamam burayı.. Gün içinde çok şey yaşayamıyorum, sanırım ondandır.. Benim yaşayamadıklarım, yaşamak istemediklerim hakkında bir şeyler bulacaksınızdır burada daha çok.. Kurtarılmış bölgeye hoş geldiniz..