Uyku...Biraz uyku...



“ Elini tutmayı ertelediğim o gün, gittin ya arkana bakmadan. Ellerim boşlukta kaldı hep, sensiz üşüdü ya sonra… Kestim onları…”

-          Hey! Hiçbir şeyi olmayan adam! Yine kendi kendine mi konuşuyorsun?

  • Git başımdan  carpe diem insanı! Uğraşma benimle.

-          Bunu neden yapıyorsun be abi? Neden kaçıyorsun böyle? ‘Gelecek’ ise göreceği de var. Hem geleceğe bugünden hazırlanırsan, söyleyip yapacaklarını avucuna yazıp hazırda beklersen, o gün geldiğinde o zamanki senin bugünün “yapacaklarım listesi” ile başarı şansı olacak mı sanıyorsun?

  • Gelecek korkutuyor beni. Anlıyor musun? Korkuyorum… Her şey belirsiz, flu. Ne olacağını kestirememek ürkütücü. Bu yüzden erteliyorum hayatı elimden geldiğince. Sonraki adımın ne olacağını bilememek, hazır olamamak düşüncesi korkutuyor beni. 

-          Abi öncelikle şu içinde bir yerlere çömelmiş depresif ergeni döverek öldürelim ya da ne bileyim bir sevgili bulalım ona. Sonra, bak göreceksin, daha sağlıklı konuşuyor olacağız.

  • Saçmalıyorsun!

-          En az senin kadar…….
      Tamam! Baştan alıyorum…Neden erteliyorsun hayatı? Bak              
      ilişkiler, iş, aşk, edebiyat, içki, güzel yemekten bahsetmiyorum. Nefes alış verişlerini 
            ertelemene -takatin yettiğince engellemene-  lafım. Oysa, hayat o kadar güzel ki!    
            Kadıköy – Eminönü martıları, kozasını yırtmış Darwinist kelebekler, beyaz bedenlere
            düşen güneş damlaları…

  • Gider misin başımdan? Çıkmadan önce de bir iki dal sigara bırak şuraya.

-          Git-me-ye-ceğim! Aklını başına devşirene dek. Öyle inat ediyorsun, öyle ters
      davranıyorsun ki kendi tabiatına, beni hayat bilgisi kitabı örnekleri vermeye  
      zorluyorsun.

  • Hiçbir işe yaramıyor ve yaramayacak söylediklerin.

-    Demek yaramıyor ha? Peki bu nasıl? Ne demiş Samuel Beckett:
        
         "hep denedin.
          hep yenildin.
          olsun.
          yine dene.
          yine yenil.
          daha iyi yenil."

     Bu eserde yazar neyi anlatmak istiyor, anlayabildin mi? Yap. Sonucu ne olursa olsun             
     yap…Sen…Gelecekten, getireceklerinden korkmuyorsun. Sadece tembelsin. Bazal
     metabolizma ile işleyen yaşamına daha fazla sorumluluk binsin istemiyorsun. Hepsi   
     bu… Eğer şartlar seni zorunlu kılmışsa kaçmıyorsun mesela. Pekala başarabiliyorsun      
           bir şeyleri. Yoksa nasıl bitirebilirdin ki mühendisliği derece ile?

  • Doğru bir şey söylediğin zamanlarda nefret ediyorum senden. Evet, yapabiliyorum bir şeyleri eğer zorunluysam. Ancak, biliyorsun vardığım bu noktaya kendi seçimlerimle gelmedim. Grafik tasarım okuyacak, karma sergilerde karmaşık konuşmalar yapacaktım. Olmadı. Olamadı…

-          İyi ama değişebilmek, değiştirebilmek senin elindeydi her zaman. İstesen yeniden sınava girebilir, geleceği kendi ellerinle yeniden çizebilirdin. Sana birçok defa dedim bunu. Yapmadın.Hep erteledin. Resim tekniği kitapları aldım sana, uygun fiyatlı kurslar önerdim onlarca kez. Her zaman bir bahanen vardı. Gelecek kaygısı gözünü öyle kör etmişti ki, yeniden şekillendirebileceğine inanmadın. Belki de eylemlerini değil, en başta inancını erteledin.

  • Yeter artık! Sen bugünü doyasıya yaşa carpe diem insanı. Beni rahat bırak!
      Değişemiyorum. İstemiyorum bunu…Ben, belirsizliği değil -ki sen buna gelecek 
            diyorsun- sağlamcılığı seçiyorum. Elimin değdiği, gözümün görebildiğini yapıyorum.  
            Bununla idare ediyorum. Sana senin dilinden anlatayım. Trent Reznor'un da dediği gibi:

                      “if I could start again
                        a million miles away
                        I would keep myself
                        I would find a way”
                    
            Dünün şimdiki zamanı, bugün için geçmiş denen o günlere geri dönebilseydim, bir 
            yolunu bulur geleceğimi en güzel gölgelendirmelerle çizerdim. İnan buna… Şimdi
            kelimelerini yanına alarak, empatiklerini de giyerek uzaklaş…Uyumak istiyorum.

-          Sana bir şey söylemenin faydası yok anlaşılan. Kelimelerimden bir kaçını sana bırakıp gideceğim: Sözlerinin bir önceki tavrınla çeliştiğinin farkındasın umarım. Gelecekten korkuyorum diyorsun, fırsatın olsa geçmişe dönüp geleceği yeniden şekillendirmekten bahsediyorsun. Mızmız bir çocuk tavrı seninki. Kabul, şarkının sözleri pek etkileyici. Ancak, sana inanmamı sağlamadı yazık ki. Yarın da bugünü özleyeceksin anlaşılan. Bunu sürekli yapacaksın. Geriye dönsen de elini sürmeyeceksin yaşamının aksayan yanlarına. O halde uyumaya devam et. Yarın olur nasıl olsa. Hem de tüm erteleme çabana rağmen. Gelecek olan gelir, seni bulur.

  • Konuşmanın sonunu böyle mi bağlayacaksın yani? Daha etkileyici sözlerin yok mu elinde?

-          Bu diyaloğun yazarı da senin gibi galiba..Afili bir son yazmayı ertelemiş, kelimeleri öylece bırakıp gitmiş ortalığa…O da uyudu mu dersin?

                                                                                                     Deniz Akyuz 05.01.09

Comments

Popular posts from this blog

Pisi

ÇİZGİLİ ANI DEFTERİ (BİR ÇİZGİ FİLM GÜZELLEMESİ)

Fade Out (Öz gözümden)